Beyaz, boş bir sayfaya bakıyorum. Hayatımın pek çok yerinde karşıma çıkan çaresizliğim artık daha bir güçlenmiş, büyümüş. Nasıl da bakıyor bana boş sayfadan! Gülüyor. “Yazamazsın” diyor. “Sen cümlelerini kaybettin” diyor. Kaybettiğim cümlelerimi düşünüyorum. “Onlar kaybolmadı. Hepsi içimde” diyorum. Yuttuğum her bir cümleyi içimdeki ormanda gezdiriyorum. Bazen karanlık yollarda kayboluyorlar. Bir serçe ürkekliğiyle yürüyorlar. Sert kayalara çarpıyorlar. Gövdesi kabuk kabuk yarılan dev ağaçların arasından geçiyorlar. Korkuyorlar. Okumaya devam…
Yazmak çıplak kalmak gibi… Yıllarca giyilen kat kat kıyafetlerin birer birer çıkartılması sanki. Önceleri bedenine, ruhuna yapışmasından korkuyor insan, farkında olmadan giydiği bu kıyafetlerin. Sonra ise soyunmaktan korkuyor. Savunmasız, çırılçıplak kalmak korkutuyor. Isıttığına inanıyoruz bu yırtık pırtık kıyafetlerimizin. Belki de en çok üşümekten korkuyoruz. Okumaya devam…
Boylu boyunca uzandım kanepeme. Gözüm penceremde. Bakışlarımı kilitledim bulutların arasında bir kaybolup bir görünen aya. Şekilden şekile giriyor bulutlar. Arka fondan gelen ay’ın parlaklığı vurdukça bulutlara tek gözlü canavarlar, koca koca devler, her çeşit hayvan beliriyor karanlığın tam ortasında. Bir teleskobum olsun istiyorum. Dayayıp gözümü dürbününe yakın daha yakın olmak istiyorum aya. Bazen onda da beliriyor ağız, burun, kaş, göz. Göz kırpıyor uzaktan gülümseyerek. Okumaya devam…
“Tanımadın mı beni?” diye sordum yalvaran bakışlarla. Duruyordu karşımda şaşkın ve dilsiz. Oysa iki dakika önce neler neler anlatıyordu. Neler anlatıyordu? Bilmiyorum ki, dinlemedim. Gözlerim gezindi yüzünde. Konuştukça kıvrılan dudaklarına kilitlendi bakışlarım. Ağzından içine doğru süzüldüm yavaşça. Karıştım ona. O ise devam ediyordu anlatmaya. Okumaya devam…
Ne kadar özgürüm? Soru “ne kadar” değil, “özgür müyüm ?” olmalı aslında. Bir şeyin miktarsal olarak ifade edilmesi için önce varlığı sorgulanmalı. Belki de doğru soru “özgürlük nedir?”. Önce tanımını yapabilmeliyim ki sonra onun varlığından bahsedeyim, varlığını kabul ediyorsam da miktarı üzerinde kafa yorabileyim.
Yine bölünmeye başladı uykularım. Açıp gözlerimi boş boş bakıyorum odamdaki karanlığa. Karanlık içinde görmeye çalışıyorum sanki uykumu bölenleri. Dönüp duruyorum yatağımda sabahın ilk ışıklarına kadar. Ben döndükçe dönüyor yatağımda, odamda.
Yürüyorsun sessiz sakin. Ağır adımlar ile ilerlediğini düşünüyorsun. Kolundaki saate bakıp iç çekiyorsun. Sesler duyuyorsun. Ne söylediği belli olmayan bir sürü insanın çıkardığı gürültünün içinde sıkışıp kalıyorsun. Kaçmak istiyorsun kaçamıyorsun. Sesini o gürültüye katıyorsun.